Fiziksel Görünümde Memnuniyetsizlik ve Çevre Baskısı
Berna AK
Biz kimiz?
Sen kendini kim olarak tanımlıyorsun? Seni merak eden kişilere ilk kilonu ya da boyunu
mu söylüyorsun yoksa hayatın boyunca yaşadığın deneyimlerini mi anlatıyorsun? Bizler
fiziksel görünümlerimize o kadar takmış durumdayız ki bunun sağlıkla bir ilgisi olduğunu
düşünüyoruz. Çoğu zaman boy ve kilo endeksi normal sınırlar içerisinde olan kişilerin
sağlıklı olduğunu varsayıyoruz. Hâlbuki bu sadece bir sayıdan ibarettir. Biz insanlar bu
konuyu çok farklı bir yere taşıyoruz. Günümüzün sorunu olan kiloyu ‘güzellik-yakışıklılık’
ya da çirkinlikle bağdaştırıyoruz. Toplum bu duruma o kadar kitlenmiş ki yetenek, başarı
bunlar fiziksel görünümün oldukça arkasında kalıyor. Dolayısıyla özgüven eksiklikleri
ortaya çıkıyor. Psikolojik baskı, bu dünyada bir insana yapılacak en büyük kötülüktür.
Potansiyelini, hevesini, ayağa kalkma gücünü elinden alır. Kilo problemi yaşayan insanlar
sırf bu psikolojik baskılardan dolayı çok ciddi şekilde Bulimia Nevroza (yeme bozukluğu),
Anoreksiya Nevroza (takıntılı bir şekilde zayıf olmayı arzulayan yeme bozukluğu),
Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu hastalıkları ile baş etmeye çalışıyor. Diyetisyenler, spor
salonları, güzellik merkezleri tıklım tıklım insan dolu fakat neden orada bulunduklarına
dair en ufak fikri olmayan birçok insan var. Ve bu çoğu insan çevre baskısından dolayı
diyetisyene başvuruyor, ne kadar istemese de spora başlıyor. İnsan bir çiçektir. Ne kadar
ilgi gösterirsen o kadar güzelleşir. Fakat toplum maalesef bunun farkında bile değil.
Yavaş yavaş doğallıktan uzak bir dünya haline geldik. Filtreli fotoğraflar, aşırıya kaçan
estetikler ve botokslar. Herkes birbirinin ‘aynası’ olmuş durumda çünkü alışılmışın dışına
çıkılmak istenilmiyor. Bu sebeple de kilolu, kısa boylu ya da yüzünü gözünü beğenmeyen
insanlar bir şekilde farklı insanlara bürünüyorlar. Çağımız teknoloji çağı olduğu için
erişebilirlik artık çok kolay, bir tıkla milyonlarca bilgiye sahip olabiliyoruz. Bize yarar
sağladığı müddetçe bir problem teşkil etmiyor fakat sosyal medya çok gündemde. Hatta
hayatımızın bir parçası olmuş halde olmasıyla birlikte yediğimiz, içtiğimiz, gezdiğimiz her
yeri sosyal medyada paylaşıyoruz. Sosyal medya, yeni bilgi ve yeni deneyimler için çok
güzel bir mecra fakat ne kadar paylaşım yaparsan yap o kadar eleştiri getiriyor sana. İyi
veya kötü bir şekilde eleştiriye açık olmanı gerektiriyor. Biz insanlar bu eleştirileri biraz
abartıyoruz. Olmak zorundaymışçasına herkes zayıf olmalıymış, gözleri renkli olmalıymış
vb. gibi birçok örnekler var. Örnek vermek gerekirse bu sezonun trend olan saç kesimini
ele alabiliriz. Çoğu kadının saç şekline bakıldığında hemen hemen ya aynısı ya da benzeri.
Benlik duygusunu kaybetmemek gerekiyor belki de.
Neden baskı? Değiştirme ve memnuniyet duyma çabası. Nihayetinde herkesin farklı
görünümleri ve duruşları vardır. Buna karşı çıkmak yanlış sonuçlar doğurabilir. Özgüven
eksiklikleri, içine kapanıklık, asosyalleşme birçok etkisi olabilmesi ile birlikte sırf bu
sebeplerden dolayı terapi almak durumunda kalan bir çok insan var. Bu sürecin ne kadar
sancılı bir süreç olması da cabası.
Biz insanız. Fiziksel özelliklerimizle, duygularımızla yaşamayı çok hak ediyoruz. Yaşamayı
da seviyoruz. Toplum anlayışı ne kadar değişir ise biz bir o kadar daha ilerler birbirimize
iyi gelebiliriz. Ön yargılardan kurtulmanın tam sırası.
İyi bir dünya, iyi düşüncelerle başlar. Gelişmek; değişmek ve anlamak demek.
Özgürce yaşamak en büyük çizginiz olsun.